Oyunun Özyaşam Öyküsü
“HOMO-LUDENS”
Johan HUIZINGA
Oyunun büyülü dünyasına girip akışta kendimizi kaybetmemizin sebebi nedir?
İnsanoğlu yüzyıllar boyunca kendini ilkelden uygara dönüştürürken oyun; arenada şan ve şeref için bir çarpışma, müsabakalarda erdem ve rekabet, yargıçların cübbe ve peruka takarak adalet dağıtmaları şeklinde ya da karşılıklı yarışmalarda bilge bir bilmeceye bürünerek kendi varlığını açığa çıkarmıştır.
Oyunun gerilime son veren yapısı insan psikolojisinin nasıl derinlerine kök saldığının göstergesidir. Deneysel çocuk psikolojisi göstermektedir ki altı yaşında bir çocuğun sorduğu sorular evrenin yaratılışına ilişkindir;
-Suyu kim akıtıyor?
-Rüzgâr nereden geliyor?
Bilmecelerin ve meydan okumaların yapısı oyun dinamiklerinden doğar.Ayrıca katıksız oyun kavramı şiirlerin yapısında da ortaya çıkar.Şiirleri anlayabilmek için kelimelerin ahengine ve coşkusuna yani akışa kendini kaptırmak adeta sihirli bir elbise giyer gibi çocuk ruhuna bürünmek gereklidir.
Şiir, cezbetme ve kaçma oyununun sözel ifadesidir. Oyun bütün güzellik unsurları ile birleşmeye yönelik bir eğilim gösterir.Zerafet, ritim, bütünsellik, doğaçlamalar ve hitabet gibi tüm şiirsel kavramlar oyunun sağlam zemininden dayanak alır.
Oyunlar her şeyden önce gönüllü eylemlerdir. Çocuk ve hayvanlar oynarlar, çünkü oynamaktan zevk alırlar ve özgürlükleri tam da bu noktada açığa çıkar. Oyun bu bağımsız karakteri ile gerçek hayattan kaçarak kendine yeni bir yaşam alanı yaratır.
Huizinga ciddiyetin oyunla olan sıkı ilişkisinden de detaylı olarak bahsettiği Homo Ludens kitabında diyor ki;
-Ciddiyet oyun ile zıt olarak tanımlansa da tıpkı mahkemelerde adalet dağıtan perukalı hakim ve avukatlar gibi oyun ciddiyeti rahatlıkla içerebilir.
“Potlatch” gibi kısa ama etkili kelimelere kitapta sıkça yer veren Huizinga oyunu şu ana kadar incelenmeyen her yönüyle her ayrıntısı ile incelemiş ve kültürel hayatın çok öncesinde ortaya çıkan oyunu hakettiği mertebeye çıkarmıştır. Homo Ludens ile yeniden farkına vardık ki erdem, şeref, soyluluk gibi kültürel yapının temelini oluşturan her kavram oyunun yapısından kaynaklanır.
Homo Ludens sayesinde yanlış bilinen her şey gün yüzüne ayrıntılarıyla ve gerekçeleri ile ortaya çıkıyor, tıpkı oyunun özünde olan coşkulu ruhun ve iklimin ortaya çıkması gibi.